Otel Odası Tablosunun Anlamı Nedir ?


İsminden de anlaşıldığı gibi Hopper'ın bu sade görünüşlü eseri bir otel odasında geçer. Sol kenarda bir duvar, sağda ise bir yüksek komodin ile sınırlanmış olan görüntü basit bir yatak ve yeşil renkli sade bir koltuğu sergiler ve karşı duvarda perdesi bir miktar aralanmış bir pencere ile sonlanır. Bu basit mobilyalarla döşenmiş odanın tek sakini yatağın üzerinde oturan kadındır.

Aralık olan pencere perdesinden dışarıdaki gece karanlığı görünür. Yatağın ucundaki açılmamış valizler, bir kenarda çıkarılmış ayakkabılar, komodinin üzerindeki şapka ve koltuğun üzerine bırakılmış giysiden kadının otel odasına gece vakti, hatta muhtemelen kısa süre önce geldiğini, ve üzerindekileri çıkarıp yatağa oturduğunu düşünebiliriz.


Yatakta oturan kadının pozu incelendiğinde ilk başta yorgun olduğu düşünülebilir. Nitekim ortam gecedir, çantalarını açmamıştır , giysilerini basitçe sağa sola dağıtarak yatağa geçmiştir. Üstüne üstlük, öne doğru bükülmüş sırtı, eğilmiş başı ve dizlerinin üzerine düşmüş kolları yine bir yorgunluk hali çağrıştırabilir.


Fakat, aynı zamanda, kadının yalnızca yorgun olmadığını, aynı zamanda bezgin, belki üzgün, belki de melankolik olduğu da hissedilir. Elindeki bir küçük parça sarı renkli kağıda bakakalmış kadının kağıtta okuduklarından dolayı moralinin bozulduğunu bile düşünebiliriz. Kim bilir, belki bu bir ayrılık mektubudur, belki de beklenen ama alınamayan bir haberi duyurmaktadır. İçeriği ne olduğu bilinmese de bu kağıdın kadını derinden etkilediği ve üzerinde bir ağırlık oluşturduğu fikri seyircide baskın hale gelir. Nitekim, kadının giysilerini toplamak, çantalarını açmak veya herhangi başka bir şeyle uğraşmak için gözle görülür bir hevesi yoktur. Bu kadın muhtemelen üzgün veya düşüncelidir. Ama hepsinden önemli ve net olan bir durum vardır ki, o da bir otel odasında yalnız oluşudur. Evinden uzaktadır, geçici bir ortamdadır, basit duvarlar ve sade eşyalardan oluşan soğuk bir ortamdadır. Üstüne üstlük belki de elindeki kağıt parçası canını sıkmaktadır.


Yalnızlık, ressam Hopper'ın işlemekten büyük keyif aldığı ve eserlerinde geniş ölçüde yer bulan bir temadır. Gelişen Amerikan toplumu ile birlikte modern şehirlerde yaşayan insanların yanızlığı ressamın büyük ilgisini çekmiştir. Tıpkı Gecekuşları'nda olduğu gibi bu eserinde de şehir yalnızlığını tüm çıplaklığı ile çarpıcı biçimde işleyen Hopper, resimdeki otel odasının bir tatil için kullanılmadığını seyirciye açıkça gösterirken bir yandan da insanın melankolik, savunmasız ve kırılgan yanına dair bir çağrışımda bulunur. 


Eserde sıkışık bir alanı resmetmiş olan Hopper, otel odasının soğuk ve katı yapısını düşey ve yatay çizgilerle belirlemiştir. Odanın bu keskin çizgilerle belirlenmiş yapısına zıtlık oluşturacak şekilde, yumuşak hatlara ve renklere sahip tek figür olan kadın, yalnız başına düşüncelere dalmış hali ile resmedilirken eserde istenen melankolik hava yakalanmıştır. Ortamın yukarıdan gelen yapay bir ışıkla aydınlatılmış olduğu, hem kadının, hem de eşyaların üzerindeki gölgelerden anlaşılmakta, ve bu gölgelendirme eserdeki dramatik havayı arttırmaktadır.

Seyircinin esere baktığında edindiği izlenime rağmen eserin hikayesi biraz daha farklıdır. Ressamın eşi Josephine Nivinson'ın bu eser için Hopper'a poz verdiği ve günlüklerinde eserin nasıl yapıldığını anlattığı görülür. Onun açıklamalarına göre kadının elindeki aslında bir tren zaman çizelgesidir. Odaya yorgun biçimde dönmüş kadının henüz eşyalarını boşaltmadan üzerindekileri çıkarıp, yatağa oturup bir sonraki günkü yolculuğu için bineceği trene çizelgeden bulmaya çalıştığını açıklamıştır. Bu açıdan bakıldığında ressamın eserde modern hayatın girdabı içinde kaybolmuş, kişisel özelliklerini yitirmiş modern insanın tıpkı bir otel odası gibi soğuk, samimiyetsiz ve yalnız olduğunu göstermeye çalıştığı düşünülebilir.


Konum: Thyssen-Bornmizsa Müzesi "Museo Thyssen-Bornemizsa", Madrid

Tarih: 1931
Dönem: Modernizm
Akım: Yeni Gerçekçilik "New Realism"