Botticelli eserini birçok kaynaktan ilham alarak yaratmıştır. Bunlardan en önemlisi dönemin ünlü şairi Angelo Poliziano'nun Venüs'ün doğuşunu anlattığı şiiridir. Bu şiir Aphrodite için yazılmış bir Antik Yunan ilahisinden alıntıdır. Venüs, Yunan aşk ve güzellik tanrıçası Aphrodite'nin Latin Mitolojisindeki karşılığıdır.
Yunan Mitolojisindeki Aphrodite'nin doğuş hikayesi şöyledir: Kronos (Zeus'un babası) tanrı katında hükümdarlığı eline geçirmek için kendi babası Ouranos'un cinsel organını keser ve Akdeniz'e atar. Denizde düşen organın oluşturduğu köpüklerden (aphros: köpük - Yun.) tanrıça Aphrodite doğar. Aphrodite bir deniz kabuğu içinde yol alarak Kıbrıs kıyısında karaya çıkar.
Eserde de Venüs'ün tam karaya çıkmak üzere olduğu an resmedilmiştir. Sol tarafta yer alan Zephyr ve ona sarılmış olan Chloris, Tıpkı Boticelli'nin İlkbahar tablosundaki gibi estirdikleri batı rüzgarı ile - Zephyr batı rüzgarının tanrısıdır - deniz kabuğunun su üstünde yol almasını sağlamaktadırlar. Bir yandan da rüzgarla birlikte Venüs'ün simgesi olan güller üzerine savrulmaktadır. Karaya yaklaşan kabuğun içinde Venüs'ü tüm görkemi ile görürüz. Duru güzelliği, ve zarafeti seyirciyi anında cezbeder. Dönemin güzellik anlayışını yansıtan vücut hatları ile Venüs mütevazı bir duruş sergilemektedir. Klasik heykelde bu Venüs duruşu "Venus Pudica - Modest Venus" (mütevazı-ahlaklı Venüs) olarak adlandırılır. Bu duruşun temel özelliğine uygun olacak şekilde Venüs elleri ile göğüslerini, saçları ile de genital bölgesini zarifçe kapatmaktadır.
Kıyıya yaklaşan Venüs'ü giydirmek üzere resmin sağ tarafında koşuşturan bir Horai görünmektedir. Horai Latin Mitolojisinde mevsimleri simgeyen tanrıçalardır. Bu resimde görünenin de İlkbaharı temsil ettiğini anlayabiliriz. Üzerindeki giysi ve elinde Venüs için hazırlanmış kıyafet ilkbahar çiçekleri ile bezelidir. Çiçek desenleri konusunda Botticelli'nin ne kadar titiz davrandığından önceden de bahsetmiştim eğer unuttuysanız Bahar Alegorisi tablosuna bakmanızda yarar var. Horai'nin boynunda Venüs'ü temsil eden mersinden bir çelenk asılı iken gövdesinde ise yine Venüs'ün simgesi güllerden bir kemer yer almaktadır.
Botticelli resimde kendi tarzından ödün vermemiş, belirli noktalarda gerçekdışı duruş ve biçimler yaratırken özgünlüğünü korumuştur. Venüs'ün standart insan ölçülerinden fazla uzun olan vücut oranları, imkansız biçimde aşağıda duran sol omzu, Zephyr ve Chloris'in tuhaf sarılma şekli Botticelli'nin kendine özgü tarzına dair ayrıntılardır.
Botticelli'nin eseri yapmaktaki tek amacı Pagan dinine ait sembolleri seyirciye sıralamak veya Klasik Yunan'a dair bir hikayeyi resmetmek değildir. Aslında Rönesans döneminde özellikle yaygın olan Pagan inanışı ve Hristiyanlığı bir araya getiren bir sentez yaratma amacındadır. Bu gözle bakacak olursak: Venüs aşk tanrıçasıdır ve doğuşu ile dünyaya güzellik getirmektedir, aynı Venüs gibi Hristiyanlık da dünyaya güzellik sunmaktadır. Dolayısıyla bu güzelliği (Venüs'ü, ama aynı paralellikte Hristiyanlığı) takdir edenler ulvi ve kutsal amaçların peşinden gitmektedir. Dönemin Floransa'sında yaygın olan bu inanış Klasik Yunan ve Hristiyanlık düşüncelerini bir araya getirmektedir. Dolayısıyla Venüs'ü konu alan bu eserin bir dini amaç içerdiğini görebiliriz.
Bu dini amaçla uyumlu olacak şekilde resmin genelinde bir ilahi altın rengi ışığın hakimiyeti göze çarpar. Bu altın rengi ışık varlığını sağ kenardaki portakal ağacının ve bitkilerin yapraklarında, deniz kabuğunun üzerinde ve giysilerdeki yansımalarda göstermektedir.
Konum: Uffizi Galerisi "Galleria degli Uffizi", Floransa
Tarih: 1486
Dönem: Rönesans
Alt Grup: Yüksek Rönesans "High Renaissance"