Aynadaki Venüs, İspanyol Altın Çağı'nın en önemli ressamlarından Diego Velázquez'in günümüze kalan tek nü tablosudur. 17. yüzyılda İspanyol Engizisyonu'nun yarattığı baskı sebebiyle İspanyol sanatında bu çeşit nü tablolara rastlamak pek mümkün değildi. Bu baskıcı ortama rağmen Velázquez'in eseri özel koleksiyonlarda saklanması sayesinde 160 yıldan uzun bir süre İspanya'da kalmayı başardı. 1813 yılında İngiltere'nin Yorkshire kentindeki Rokeby Park'ta sergilenmek üzere gönderildiğinden beri İngiltere'de korunmaktadır ve dünya çapında "Rokeby Venüsü" olarak ünlenmiştir. 1914 yılında ciddi bir bıçaklı saldırıya uğrayıp büyük hasar gören eser restore edildikten sonra halen Londra'daki Ulusal Galeri'de sergilenmektedir.
Eserde beyaz ve mavi örtüler üzerine uzanmış, rahat bir pozda kendini aynada izleyen - daha çok kendine hayranlıkla bakan - bir genç kadın görünür. Bu noktaya kadar kadının kimliğine dair bir ipucu görünmese de karşısındaki aynayı tutan küçük kanatlı çocuğun kimliği resmin anlamını ve kadının kimliğini ortaya çıkarır. Aynayı tutan Roma Mitolojisi'nde aşk tanrıçası olan Venüs'ün oğlu Cupid'dir. Attığı oklarla insanları birbirine aşık eden Cupid annesine yardımcı olur. Fakat eserde Cupid'i tamamen silahlarından (yayı ve oklarla dolu sadağından) sıyrılmış, savunmasız halde görürüz. Cupid'in tek yaptığı aynayı karşısındaki güzel kadına doğru tutmak ve o kendi güzelliğini aynada izlerken ona hayranlıkla bakmaktır.
Venüs'ün tüm vücudunu sere serpe ortada bırakan bu erotik pozu aslında Giorgione ve Tiziano'nun ünlü "uzanan Venüs" temalı tablolarından esinlenilmiş olsa da aslında bambaşka bir bakış açısı ile sunulmuştur. Öncelikle seyirciye tamamen sırtını dönmüş uzanan ana karakter dönemde hiç de alışılmadık bir görünüm sergilemektedir.
Uyuyan Venüs "Sleeping Venus" - Giorgione (1510) |
Urbino Venüsü "Venus of Urbino" - Tiziano (1538) |
Eserin bir başka etkileyici yanı ise aynadan görünen yansımadır. Venüs aynadaki yansımasına bakmakta ve düşünmektedir. Ama bulanık biçimde seyircinin de Venüs'ün yüzünü görmesi demek Venüs'ün de aslında seyirciyi görüyor olması demektir. Bu şekilde aslında Venüs'ün bir yandan da kendisine bakmakta olan seyircinin güzelliğinden ne denli etkilendiğini gördüğünü de fark ederiz. Velázquez'in Venüs'ünü Rönesans Venüslerinden ayıran bir başka özellik de ince beli ve dolgun kalçasının oluşturduğu zarif kontrasttır. Rönesans Döneminde tercih edilen etine dolgun çıplak kadın görünümü Velázquez'in eserinde yerini daha zarif hatlara bırakmış, saçlarının toplanışı ise modern bir görünüm yaratmıştır.
İlk bakışta dikkati çekmese de dikkatle incelendiğinde resimdeki aynanın aslında Venüs'ün yüzünü gösteremeyeceği fark edilir. Seyircinin Venüs'ün yüzünü önden görebilmesi için modelin aynanın tam karşısında, seyirci ile ayna arasında bir yerde durması gereklidir. Aynı zamanda aynada yansıyan yüz normalde olması gerekenden oldukça büyük, neredeyse Venüs'ün yüzü ile aynı büyüklüktedir. Oysa normal fiziksel koşullarda aynadan belirli bir uzaklıkta duran figürün yüzü figüre göre çok daha küçük görünmelidir. Tüm bu fiziksel imkansızlıklara rağmen resme bakan seyirci şüphesiz resimde aynada kendine bakan bir kadın gördüğünü söyleyecektir. Velázquez eserinde fiziksel gerçekliği bu şekilde oynayarak aslında gerçeği yansıtmaktan öte seyircide istediği etkiyi bırakmayı tercih etmiştir. Bu, bir aynaya bakıştan çok seyirciyi dolaylı yoldan izlemektir.
Konum: Ulusal Galeri "National Gallery", Londra
Tarih: 1647-1651
Dönem: Barok
Alt Grup: İspanyol Barok "Spanish Baroque"