Yunan ve Roma Mitolojilerinin en bilindik "gayrimeşru" ilişkilerinden biri olan Venüs (Yun. Mit. Aphrodite) ve Mars'ın (Yun. Mit. Ares) ilişkisi sanat tarihinde birçok aşk temalı esere konu olmuş ve ölümsüzleştirilmiştir. Aşk ve güzellik tanrıçası olan Venüs, ateşin hakimi demirci tanrı Vulcan'la (Yun. Mit. Hephaistos) evlidir. Çirkin ve engelli Vulcan ile mutsuz evliliğini sürdüren Venüs bir yandan da savaş tanrısı Mars ile kanundışı bir ilişki yaşamaktadır. Kadın güzelliğinin ve erkek yiğitliğinin bu iki temsilcisi arasındaki ilişki her zaman cazibesini korumuş ve dolayısıyla mitolojik hikayelerde sıklıkla yer bulmaktadır.
Botticelli'nin bu eserinde Venüs ve Mars resmin her iki yanına ayrılmış şekilde görülmektedirler. Resimde karşılıklı uzanan çiftin cinsel birlikteliklerinin ardından dinlenmekte oldukları anlaşılır. Sağda görünen Mars, ilişki sonrası kendinden geçmiş ve uyuklar haldedir. Arkaya doğru yaslanmış bedeni ve geriye düşmüş başı ile bu pozu son derece pasif ve güçsüz bir görüntü sergiler. Kapalı gözleri, aralanmış dudakları ve halsizce bükülü duran el bilekleri Mars'ın ilişki sonrası yorgunluğunu vurgular niteliktedir. İdeal Yunan tipi klasik vücut ölçülerine sahip Mars, kasıklarını örten kumaş dışında tamamen çıplaktır. Bu zırhı ve silahlarından arınmış Savaş Tanrısı görüntüsü seyirciye tamamen savunmasız bir erkek görüntüsü yansıtır.
Öte yandan resmin sol tarafına oturmuş olan Venüs aslında resmin tamamına hakimdir. Mars'ın aksine son derece ayık ve dinç görünen Venüs kolunun altındaki yastığa dayanmakta ve uyuklamakta olan sevgilisini izlemektedir. Mars'ın geriye doğru yayılarak yatan kendinden geçmiş duruşuna tezat yaratacak şekilde Venüs derli toplu ve kontrollü bir duruş sergiler. Aynı şekilde aradaki zıtlığı artıracak şekilde Mars'ın çırılçıplak vücuduna rağmen Venüs tamamen giyiniktir. Üzerinde beyaz kumaştan süslü bir gecelik vardır ve altın rengindeki saçları düzenini korumaktadır. Venüs'ün görünümü akla Botticelli'nin Venüs'ün Doğuşu (bknz. Venüs'ün Doğuşu "The Birth of Venus" - Botticelli) eserinde denizden çıkan figürü akla getirir. İki figür hemen hemen birbirinin aynısıdır.
Venüs ve Mars figürlerinin yanısıra resimde görülen keçi gövdeli bebek satirler Yunan/Roma mitolojilerinin aşk, eğlence, oyun ve sarhoşluk içeren hikayelerinde sıklıkla görünen figürlerindendir. Satirlerden biri Mars'ın miğferini giymiş ve diğer ikisi ile birlikte Mars'ın mızrağı ile oynamaktadır. Bir diğer bebek satir ise Mars'ın dayandığı gövde zırhının içinden eğlenerek geçmektedir. Öte yandan öndeki satir Mars'ı uyandırmak için deniz kabuğundan bir düdüğe üflemektedir. Fakat derin uykuda olan Mars'ın bu eğlencelerden haberinin olmadığı ve kolay kolay uyanmayacağı ortadadır.
Eserdeki bu baygın ve güçsüz savaş tanrısı ile kontrolü elinde tutan aşk tanrıçasının ikili görünümü ressamın mesajının "aşkın savaştan üstün oluşu ve savaşı yenmesi" olarak yorumlanmasına sebep olabilir. Öte yandan ortaçağ döneminde cinsel birlikteliğin erkeği zayıf düşürmesine rağmen kadını güçlendirdiğine dair olan inanış yine resimde kendini ispatlamaktadır.
Mars'ın başı üzerinde uçuşmakta olan yabanarıları iki farklı şekilde yorumlanmaktadır. Birincisi, muhtemelen resmi sipariş etmiş olan İtalyan Vespucci ailesinin sembolü olduklarına dairdir. İtalyanca yabanarısı anlamına gelen "vespe" kelimesinden türeyen ailenin ismi bu şekilde resme işlenmiş olabilir. Bir başka yoruma göre ise amaç kendinden geçmiş olan Mars'ın başı çevresinde dönen arıları bile duymadığını vurgulamaktır.
Geri planda görülen düz yeşil arazinin sonunda ufukta görünen deniz Venüs'ün karaya çıktığı sahili vurgularken, satirin elindeki deniz kabuğu yine Venüs’ün içinden çıktığı deniz kabuğuna bir göndermedir.
Özellikle boyutları göz önüne alınarak bir yatak başı resmi olarak tasarlanmış bu eserin Vespucci ailesinden bir düğüne hediye olarak sipariş edildiği düşünülmektedir. Resmin hemen ön planında yer alan Venüs ve Mars figürleri bu şekilde hemen yatağın üzerine asılı duran tablo sayesinde sanki yatakta uzanıyormuş gibi bir görüntü sergilerler.
Günümüzde 15. yüzyılın ikinci yarısının en büyük ressamlarından biri sayılan Botticelli, aslında modern sanat dünyası tarafından ancak 19. yüzyılın ikinci yarısında keşfedilmiş ve popüler olmuştur. Botticelli'nin sınırları belirlemek amaçlı çizdiği koyu renkli kontur çizgileri gerçekçi görünümü dekoratif amaçlı yansıtma adına verdiği bir tavizdir; fakat modern sanat dünyasında ciddi anlamda ilgi çekici bir etki yaratmasını sağlamıştır.
Konum: Ulusal Galeri "National Gallery", Londra
Tarih: 1483
Dönem: Rönesans
Alt Grup: Yüksek Rönesans "High Renaissance"