Aziz Anthony'nin Baştan Çıkarılışı Tablosunun Anlamı Nedir ?



Aziz Anthony 3. yüzyılda tüm maddi varlığından vazgeçip Arap çöllerine bir yolculuğa çıkmıştır. Bu yolculuğun amacı yalnız başına bir münzevi hayatı yaşayarak inancını güçlendirmektir. Fakat Aziz Anthony yolculuğu sırasında Şeytan tarafından baştan çıkarılmaya çalışılmış ve buna inancı ile karşı koymaya çalışmıştır. Bu klasik konu sanat tarihi boyunca birçok farklı şekilde irdelenmiş olsa da Dalí'nin bu versiyonu en çarpıcılarından biridir. Dalí resimde Anthony'nin at ve fillerden oluşan gerçekdışı bir konvoy ile karşı karşıya gelip günaha karşı koyduğu sahneyi seyirciye sunmaktadır.

Resmin hemen sol alt kısmında en önde yer alan figür Anthony'dir. Elindeki haçı üzerine ilerleyen şeytani varlıklara doğru kaldırmakta ve onlara inancı ile karşı koymaktadır. Aziz'in ilahi değerini başının üstünde yer alan ince çember şeklindeki hale ile anlayabiliriz. Elindeki çarpık değneklerden oluşan haç Anthony ile konvoyun başını çeken atı birbirinden ayıran temel ögedir. Haçın basit yapısı bize Anthony'nin dünyevi varlıktan tamamen kendini soyutladığını bir kez daha vurgular. Çünkü elindeki haç bile iki parça dalın birbirine bağlanmasından oluşmuştur. Aziz'in çıplak oluşu bir yandan maddi varlıktan feragati gösterirken diğer yandan da resmin cinsel içeriğine katkıda bulunur.


Aziz'in tutunduğu kaya parçası, önündeki kurukafa ve çölün uzak noktasında yer alan dağlar dışında yakın çevrede başka maddesel varlık yer almamaktadır. Geri plandaki dağlar resimde bir derinlik oluşturulmasına katkıda bulunur.


Anthony'nin karşı koyduğu şeytani günahlar at ve filler ile taşınmaktadır. En önde yer alan kısrak alevler gibi görünen havalanmış yelesi ile coşkun cinsel tutkuları çağrıştırmaktadır. Korkunç yüzü ve ön toynakları ile Aziz'in ilk aşamada karşı koyduğu günahtır. Kısrağın güçlü ve dolgun gövdesi günaha teşvik eden "kadın" imgesini çağrıştırmaktadır. Tüm bu güçlü görünüşe rağmen kısrağın arka ayakları yukarıdan aşağı gittikçe incelmekte; imkansız uzunluk ve inceliğe erişmektedir. Gerçeküstücülüğün bu göz yanıltıcı imgeleri seyirci üzerinde akıl almaz bir gerilim yaratmada son derece başarılıdır. Tüm güçlü gövdesine rağmen kısrak Anthony'nin hareketi (ve dolayısıyla inancı) karşısında korkmuş ve şahlanmıştır.


Kısrağın bakışlarını çevirmiş olduğu hemen arkadaki figür, bir filin sırtında taşınan altın bir şehvet kadehi içinde dolgun hatlara sahip çıplak ve davetkar bir kadın figürüdür, ki bu figür de yine kadın bedeni ve cinsel günahlara çağrının simgesidir.


İkinci ve beşinci fillerin sırtlarında yer alan dikilitaşlar, Bernini'nin Roma'da yer alan Pulcino della Minerva'sının çok benzeridir. Dolayısıyla resimde yer alan fillerin tamamen Dalí'nin özgün fikri olmayıp, aslında Bernini'nin Roma'nın farklı bölgelerinde bulunan fillerinden esinlenmeler olduğunu düşünebiliriz. Her iki filin de sırtında taşıdıkları bu fallik dikilitaşlar birer erkeklik simgesidir aslında. Birkaç kadın ve şehvet simgesi ile birlikte Dalí'nin neden bu eril simgelere de yer verdiği açık değildir. Belki kadın sembollerini dengelemek adına, veya eril güce dönük ihtiraslar ve erkek cinselliğine gönderme yaparak onların da Aziz'e karşı birer günah özelliği taşıdığını belirtmeye çalışmış olabilir.


Pulcino della Minerva - Bernini
Üçüncü ve dördüncü fillerin sırtında taşıdığı saraylar ünlü Venedikli mimar Palladio'nun tarzında tasarlanmış binalardır. Binanın hemen ön planında yine şehvete ve cinselliğe göndermede bulunan bir kadın bedeni görünmektedir.

En arkada yer alan fil ise İspanya'nın 1800'ler sonuna kadar kraliyet konutu olan, sonradan da en nüfuzlu Katolik Kilisesine ev sahipliği eden San Lorenzo de El Escorial Kraliyet Sarayı'dır. Bulutlarla kaplı sarayın görünen sadece küçük bir kısmıdır. Hem hükümeti hem de dini temsil eden bu yapının bulutlarla kaplı oluşunun olumlu mu yoksa olumsuz bir simgeleme oluşturduğu belli değildir. El Escorial'in bu baştan çıkarma'ya karşı geldiği mi yoksa onun bir parçası mı olduğu da net olarak bilinememektedir.

Dalí bu göz kamatırıcı eserindeki simgelerin çok ötesinde seyirciye rüya ile gerçek arasında bir noktada Aziz'in korkulu kabusunu yaşatır. Çölde yalnız başına elindeki çarpık haçından başka varlığı olmayan bu adamın korkunç imgelere karşı koyma çabasını seyirci ile buluşturur. İmkansız derecede ince bacaklara sahip ucube yaratıklar gözlerinizi yanıltmakla birlikte gerçeğin kabus karşısında duruşunun gücüne de dikkat çeker.


Konum: Kraliyet Güzel Sanatlar Müzesi "Musées Royaux des Beaux-arts de Belgique", Brüksel

Tarih: 1946
Dönem: Modernizm
Akım: Gerçeküstücülük "Surrealism"