Ölüdoğa (Natürmort) uzun yıllar boyu sanatçılar tarafından pek de önemsenmemiş, dikkate alınmamış, azımsanmış bir alan olarak kalmıştır. Rönesans öncesi, Rönesans, Barok ve hatta 19. yüzyılın başlarında bile birçok ressam için öncelikli konuları dini ve tarihi temalar oluşturmakta idi. İkincil derecede öneme sahip portreler ve günlük yaşam temalarından sonra gelen ölüdoğa daha çok sadece dekoratif amaçlı kullanılmakta idi. Bu durumda Cézanne'ı bu "popüler" konuları bir yana bırakıp özellikle ölüdoğa üzerine çalışmaya iten sebep nedir?
Öncelikle ölüdoğanın yıllar boyu dikkate alınmamış olması sebebiyle üzerinde oluşmuş belirli kurallar bütünü ve geleneksel yaklaşımlar yoktu. Dolayısıyla incelenmeye, deneyimlemeye ve yeniliğe en açık alanlardan biri idi sanatçı için. Ayrıca kıyıda köşede kalmış bu konunun Cézanne gibi sıradışı bir ressamın dikkatini çekmesi çok da beklenmedik değil aslında. Dolayısıyla Cézanne'ın ölüdoğa çalışmayı seçmesindeki temel nedenin kendi sanatsal deneylerini üzerinde uygulayıp yenilikler yaratacağı dokunulmamış bir alan bulması olabilir.
Cézanne'ın ölüdoğa çalışmasında getirdiği yenilikleri bir anda fark etmek çok da kolay olmayabilir. Resmi geniş bir perspektifle kabaca incelersek çok da sıradışı ögeler içermediğini düşünebiliriz. Bir masa üzerinde dağınık bir örtü, elmalar, sepet, şişe ve bisküvilerden başka çarpıcı ayrıntı görünmemektedir. Fakat dikaktli incelenirse resimdeki tuhaflıklar birer birer ortaya çıkar.
Öncelikle masanın örtünün sağında ve solunda açıkta kalan kısımları aynı hizada değildir. Benzer bir hiza uyumsuzluğu masanın arka kısmında da yer almakta, sepet ve bisküviler arasında ciddi bir derinlik farkı varmış gibi görünmektedir. Hafifçe sola meyletmiş şarap şişesi eğik bir düzlemde durur gibidir. Üstüste dizilmiş bisküviler ise her kat için farklı bir bakış açısından görünüm sergilemektedir. Alttaki katlar yandan görünürmüş gibi iken daha üstteki katlar sanki yukarıdan bakılıyor gibidir. Bu tuhaflıkları fark ettikçe ressamın hatalı resmetmediğini, aksine özel amaçları olduğunu anlarız.
Cézanne'ın döneminde fotoğraf makinasının da yaygınlaşması ile artık sabit fotoğraflar ve insanın görüşü hakkında ressamlar da daha çok bilgiye sahipti. Dolayısı ile Cézanne da nesnelerin bir Rönesans tablosundaki gibi sabit bir perspektifle tek açıdan bakarak görünmediğini, aksine bir video kameranın kaydındaki gibi çok yönlü, çok perspektifli olduğunu ve her an değişen bir görüş açısına sahip olunabileceğini anlamıştı. Bu sebeple eserde birkaç noktada özellikle planlayarak ve üzerinde titiz bir şekilde çalışarak belirli perspektif açılarını bozdu ve gözümüze yeni bakış açıları sundu.
Örneğin bisküvi tabağında alt kattaki bisküvileri oluştururken yerinde oturan Cézanne'ın daha üst katmanı tasarlamak icin yerinden kalkıp bir adım öne doğru yükseldiğini düşünebiliriz. Bu şekilde iki farklı bakış açısının sonucunu seyirciye yansıtmayı başarmıştır. Benzer bir açı oyunu yine masada ve şişede de gözlemlenir. Fakat masanın her iki yanındaki farklı hizalama masanın orta noktasında ciddi bir kırılma ile keskin biçimde gözükecek iken örtü ile bu durum kapatılmış ve etki bir miktar yumuşatılarak doğallaştırılmıştır. Bu durumda da seyirci çok yönlü bakış açısı ile resmin derinliğini keşfetmekte ve eser de tuvalin tek boyutlu yapısını delen bir özellik kazanmaktadır.
Konum: Şikago Sanat Enstitüsü "Art Institute of Chicago", Şikago
Tarih: 1895
Dönem: 19. Yüzyıl
Akım: Ard-İzlenimcilik "Post-Impressionism"